Avşar Kızı
Avşar Kızı
Avşar kızı suya gider
Badem gözler çekikçedir
Altunlu, penezli tacı
Yana doğru yıkıkçadır
Tezdir gidip gelmeleri
Gül açtırır gülmeleri
Yanakları güz elmaları
Elmacıklar çıkıkçadır
Dar ağzında inci dişler
Avşar kızı neyi düşler
Gergefinde oya işler
Parmakları mekikçedir
Kaşları yeni ay gibi
Bakışları umay gibi
İki yaşında tay gibi
Ter kokusu kekikçedir
Temrendir kirpik uçları
Kan etmektir hep suçları
İki örgülü saçları
Topukları dökükçedir
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun bu güzel şiirini bilenler mutlaka vardır. Şair, Avşar kızını bu kadar sade bir dille, bu kadar güzel anlatmış, hayranlık duymamak elde değil. Böyle büyük bir gözlem yeteneği ile şairin dili ustalıkla kullanışı birleşince ortaya böyle bir şaheser çıkmış.
Şiiri birazcık deşeleyelim bakalım, ne çıkacak bahtımıza. Birinci dörtlükte şair Avşar kızının suya gidişini anlatırken “badem gözler çekikçedir” diyor. Bakınız, tam çekik değil. Çekikçe, çekikliğe yakın ama tam çekik değil. “Altunlu, penezli tacı” demiş. Yani başlığından bahsediyor. Başındaki başlık altınlarla ve penezli dediğine göre, fesin üstü taktığı paralarla süslü imiş. Fesini de dik giymemiş, Yana doğru yıkıkça imiş. Tam yıkık değil, dikkat buyurun, yıkıkçadır.
İkinci dörtlükte şair, “tezdir gidip gelmeleri” diyerek Avşar kızının atikliğini ve canı tez oluşunu öne çıkarıyor. Hele bir de yanaklarında gülücükler varsa ve yanakları da güz elmaları gibi kızarmışsa, işte o zaman elmacık kemiklerinin dışa doğru çıkıkça olduğunu görürsünüz. Çıkık demiyor, dikkat buyurun, çıkıkçadır diyor.
Üçüncü dörtlük Avşar kızını tarif etmeye devam ediyor. Ağzı dar ve inci gibi dişlere sahip… Avşar kızı gergefinde oya işlediğine göre neyi düşlediği de gayet açık… Bütün Türk kızları gibi mürüvveti düşlemektedir. Elleri mekikçedir diyerek, kızın şahbazlığına yeniden dikkat çekme vardır.
Dördüncü dörtlükte kızın tarifine devam ediliyor. Kaşları yeni ay gibi…Bütün Türk kızlarının kaşları inci çizgide yeni bir ay görüntüsü verir. Bakışları umay gibi demiş. Burada duralım. Umay, Orhun Yazıtlarında geçen, çocukları ve hayvan yavrularını koruduğuna inanılan kadındır. Aynı zamanda devlet kuşudur. Her iki manada da bir koruyuculuk vasfı var ve bu vasıf öne çıkarılmış. “İki yaşında at gibi” derken burada da Türk’ün en çok değer verdiği hayvanlardan biri olan atın, bir güzel vasfında arz-ı endam edişine şahit oluyoruz ki bu tür söz söylemek çok eski bir gelenektir. Dadaloğlu’nun şiirlerinde örnekleri pek çoktur.
Son dörtlük diyor ki: “Temrendir kirpik uçları” Yani, sen Avşar kızını hafife alma sakın, onda öyle bir kirpik vardır ki, ok ve kargı gibi silâhların ucuna takılan sivri maden parça (temren) gibidir, ona benzer. O yüzden halisane niyetlerle yaklaşmayanı o temren kanatır. Tabii ki ona aşık olanlara da aynı zararı verir. Saçlarını da iki yana örmüştür ve topukları da dökükçedir. Dikkat buyurun, dökük demiyor, dökükçedir.
İşte büyük ustanın bu nefis şiiri böyle anlatıyor Avşar Kızını. Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun (1929 -1992) müthiş gözlemlerine ve ince bir ruh hâli ile Avşar Kızını anlatışına hayran kaldık. Büyük ustayı rahmetle ve minnetle yad edelim.